Yazı: Pelin Daldık
Proje: "Göçebe" - Gözde Erdem
Ters-Yüz: İhtimalleri yeniden düşünmek sergisi, 28 Mayıs – 16 Ağustos tarihleri arasında santralistanbul Kampüsü’nde gerçekleşti. İstanbul Bilgi Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü son sınıf öğrencilerinin mezuniyet projelerinin yer aldığı sergi, tasarımcıları ve kullanıcıları toplumsal, kültürel ve ekonomik bağlamda farklı ilişkileri yeniden ele almaya davet ediyordu. Üniversitede Tasarım Yazarlığı ve Editörlüğü dersini alan altı öğrenci, sergideki altı proje üzerine yazdı.
Yazıların ve sergideki projelerin birbiriyle kurduğu ilişki İstanbul Tasarım Bienali’nin oluşturmayı amaçladığı sürekli öğrenme ve düşünme alanıyla örtüşüyor, bu bakımdan zamansız bir nitelik kazanıyor. Gençlerin tasarımın kapsadığı meseleler üzerine düşünmeye devam etmelerine aracı olmak adına bu yazıları blog’umuzda yayımlamaya başlıyoruz.
Seri, Pelin Daldık’ın yazdığı “Göçebe” ile devam ediyor.
“Ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret” anlamına gelen göç kelimesinden türeyen göçebe sözcüğü, “Değişik şartlara bağlı olarak belli bir yöre içinde çadır, hayvan ve öteki araçlarla yer değiştiren, yerleşik olmayan (kimse veya topluluk), göçer, göçkün” olarak ifade ediliyor.
Çeşitli sebeplerden dolayı göç eden insanlar göç ettikleri yere kendileriyle birlikte yaşam tarzlarını, bilgi birikimlerini, alışkanlıklarını da taşırlar. Yeni yere uyum sağlamaya çalışırken alışkanlıkları zamanla baskınlıklarını kaybeder. Hem yeni yaşam alanına alışma çabası hem de ekonomik sebeplerden dolayı birçok değer değişir, bazen de yok olur. Dokuma da bunlardan biri.
Tasarımcı Gözde Erdem’in imzasını taşıyan Göçebe’nin öncelikli ilham kaynağı Orta Asya’dan Anadolu’ya göç eden yörükler. Yörüklerin mekânı ve konumlandığı yerler sürekli değildir. Göçebe kendini hiçbir yere ait hissetmez. Hareket hâlindedir ve yerleşik değildir. Bulunduğu ortama geçici olarak yerleşir ve vakti geldiğinde toplanır.

Projenin amacı Türkiye’de giderek kaybolmakta olan dokuma zanaatını, içeriden öğrenme, yaparak öğrenme gibi pratiklerle sorgulamak. Ayrıca öğrenme kavramının kültürel yapılar, öğrenim ortamları ve sosyal yapıya bağlı aktarımıyla birlikte inceleyerek bu zanaatın günümüzde devam etmesini sağlamak amacıyla alternatif öneriler getirmek ve bu durumları tartışmaya açmak.
Genellikle ekonomik sebepler yüzünden sürdürülemeyen, kaybolmaya yüz tutmuş dokuma zanaatı çok değerli bir miras. Makineleşme, ilerleyen zamanlarda dokuma zanaatını da etkiledi. Elde yapılması çok zaman alan dokuma, makinelerde daha hızlı ve kolay yapılabilir hâle geldi. Makinelerde daha hızlı yapılsa da insan ruhundan gelen pozitif etkiler bir şeyleri eksiltiyor.
El ile dokuma, el-beyin koordinasyonunun ön plana çıktığı, yaparak öğrenilen bir zanaat. Dokuma, yörelere bağlı olarak farklı kimliklere bürünüyor. Her yörenin kendine has renk ve desen kodları, coğrafyalarına özel kompozisyonları var. Bu bilgi ve birikim kimseyle paylaşılmayan kapalı bir alan. İpler o yöreden çıkan kök boyalar ile boyanıyor, bu yüzden de o yöreye has oluyor. Dokumacı, motifleri genellikle aklından yapar, dokurken aynı zamanda ilmekleri hesaplar. Bu ve benzeri durumlar dokuma yaparken beynin de aktif rol oynamasını sağlıyor. Dokuma geleneği dokuma yapanın çocuğuna, torununa öğretmesiyle nesilden nesle aktarılıyor. Fakat günümüzde kaybolmaya yüz tutmuş bu değer şehirlerde neredeyse hiç yapılmıyor. Dokuma bilen yeni nesiller de dokumaya eskisi kadar değer verilmediği ve bu işten para kazanamayacakları için farklı alanlara yöneliyorlar.

Gözde Erdem bu çıkarımlar sonucunda, elişinin sürdürülebilme ihtimallerini ve günümüze aktarım biçimlerini yeniden düşünüyor. Tasarım sürecinde günlük hayattan referanslar alarak geleneği günümüze taşımayı hedefliyor. Amacı, dokumayı günümüz yaşam şekline dahil edebilmek. Halıyı sararak kaldırma alışkanlığından referans alarak, elle dokunmuş kilimini, silindir bir yüzeye sarılabilir şekilde tasarlıyor. Yerde oturma, uzanma gibi eylemleri yapabildiğimiz bu ürün, farklı işlevlerle günümüz dünyasına uyum sağlıyor.
Ürün istenilen yere konumlanıp istendiğinde kaldırılabiliyor. Bu sayede hem göçebe ismi hem de bilginin göçü ile aynı dili konuşuyor. Bu işlevi sağlayabilmesi için silindir şeklinde tasarlanmış, bu durum da hem taşımayı kolaylaştırıyor hem de silindirin rahatlatıcı hissini ön plana çıkarıyor.