Yazı: Özge Adanır

Proje: "Constructables" - Mert Onur

Ters-Yüz: İhtimalleri yeniden düşünmek sergisi, 28 Mayıs – 16 Ağustos tarihleri arasında santralistanbul Kampüsü’nde gerçekleşti. İstanbul Bilgi Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü son sınıf öğrencilerinin mezuniyet projelerinin yer aldığı sergi, tasarımcıları ve kullanıcıları toplumsal, kültürel ve ekonomik bağlamda farklı ilişkileri yeniden ele almaya davet ediyordu. Üniversitede Tasarım Yazarlığı ve Editörlüğü dersini alan altı öğrenci, sergideki altı proje üzerine yazdı.
Yazıların ve sergideki projelerin birbiriyle kurduğu ilişki İstanbul Tasarım Bienali’nin oluşturmayı amaçladığı sürekli öğrenme ve düşünme alanıyla örtüşüyor, bu bakımdan zamansız bir nitelik kazanıyor. Gençlerin tasarımın kapsadığı meseleler üzerine düşünmeye devam etmelerine aracı olmak adına bu yazıları blog’umuzda yayımlamaya başlıyoruz. 
Seri, Özge Adanır'ın yazdığı “Dahiliyet üzerinden tanıdıklaşan tasarım” ile devam ediyor.

Bir çocuk için, nesnenin sıradan bir detayı, yetişkinlerin tanımladığından çok daha farklı ve karmaşık bir parça hâline gelebilir. Çocukken bir çekmecenin kulpuyla, sandalye ayağıyla bin bir türlü hikâye kurmuşuzdur kafamızda. Detaylardan yola çıkıp bir kahramanlık hikâyesi yaratmışızdır veya o detayı hikâyemizin içerisinde dönüştürüp ona yepyeni bir işlev yüklemişizdir.

Mert Onur, mühendis bir ailenin çocuğu. Babası evde bozulan her şeyi kendisi tamir etmeyi sevdiği için Mert de onu izleyerek büyümüş. Detaylara ve üretmeye ilgisi de küçük yaşta başlamış aslında. Legolar, tanımsız nesneler ve detaylar oyunlarında başrol olmuş her zaman.

2019’da İstanbul Bilgi Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü mezuniyet projeleri kapsamında sunduğu sistem önerisi de bu detaylar üzerine. Mert, İstanbul’da belirlediği mekânlardan henüz üretim hattındaki görevini tamamlamamış detayları topluyor. Topladığı yarı mamuller şimdilik Karaköy’de bir avizeci dükkânındaki bağlantı parçaları. Bu parçaları Eminönü’nde bir ahşap tornacısına götürüyor ve burada iki malzemeyi birleştirerek yeni bir ürün ortaya çıkarıyor.

Endüstriyel olarak üretilmiş bir parçayı bağlamının dışına çıkarıp zanaatla buluşturuyor, detayların ve üretimin ihtimallerini yeniden düşünüyor. Mert Constructables isimli projesini, tasarlama ve üretme aktivitesi olarak tanımlıyor.

Günümüzde kullanıcı tüketerek hayatını sürdürürken, pasifleşmeye ve üretme yetisini kaybetmeye başladı. Mert bu noktada kullanıcının aktifleşmesi ve üretime dahil olması için bir sistem öneriyor. Ürünü değil, ürünü oluşturan yöntemi tasarlıyor ve katılımcının final ürüne müdahale etmesi için tasarımının sonuna üç nokta koyuyor. Yarı mamullerin nereden alınacağını, zanaatkârın bulunduğu yeri ve önerdiği ürünün teknik bilgilerini tasarladığı kitapçıkla katılımcıya sunuyor. Katılımcı, ürüne ait kitapçığı satın aldıktan sonra isterse ürünün formunda değişiklik yapmak için kitapçığın üzerine çizim yapıyor. Belirlenen rotada üretim gezisine çıkan katılımcı, yarı mamulleri topladıktan sonra Galata Köprüsü’nden geçip Eminönü’ne ulaşıyor. Burada zanaatkâra kitapçığın üzerine çizdiği formu gösterip ahşap tornasında ürettiriyor ve son olarak aldığı yarı mamuller ile ürettirdiği ahşap parçayı birleştiriyor.

Constructables, kullanıcının tüketme eğilimini eleştirirken yerel ekonomiye de katkı sağlıyor. Karaköy ve Eminönü bölgeleri, içerdikleri enformel ekonomi bağlamında kritik noktalar. Karaköy hazır parçalar, yapı malzemeleri, hammadde ve hırdavat dükkânları ile bilinirken Eminönü çarşıların, zanaatkârların ve hanların yoğunlukta olduğu bir bölge. Bu bölgelerin seçilmesindeki en büyük etken ise kişiye özel üretimin sağlanabilmesi. Kurumlaşmamış ve kuralsız işleyen üretime dünyanın geri kalanında rastlamak pek de mümkün değil. Yaşadığımız coğrafya ve üretimin erişilebilirliği, tasarımcının alternatif yöntemler türetmesine zemin hazırlıyor.

Türkiye’de zanaatın önemi ve köklü geçmişi bugün hızlı tüketim alışkanlıklarımız dolayısıyla yok oluyor. Ürün ile kullanıcı arasındaki ilişkiyi sağlayan şey ise satın almaktan fazlası değil. Ürüne dair bilgi bulanıklaşırken o ürünü yapan insanı, makineyi, yöntemi de bilmek güçleşiyor. Satın almak, tüketmek ve yok etmek üzerine kurulu bir düzende ürünün kıymeti neye göre belirlenir? Dahil olmak, bu nedenle önemli.

Günümüzde yemek yapmak için bile markete gitmiyoruz. Hatta yemek yapmıyoruz. Çalıştığımız işyerine, evimize veya okulumuza bir gün içerisinde ihtiyacımız olan öğünleri servis eden firmalar var. Yediğimiz yemeğin nereden geldiğini, nasıl piştiğini, kim tarafından pişirildiğini bilmiyoruz. Tıpkı aldığımız ürünün nasıl yapıldığını bilmediğimiz gibi. Fakat eğer yaparsak, kendi yaptığımız yemek bize çok daha lezzetli ve kıymetli geliyor. Önce malzemeleri alıyoruz, eve getiriyoruz. Sonra yıkayıp, parçalara ayırıyoruz ve en son her şeyi birleştirip sabırla pişmesini bekliyoruz. Kısacası zaman “harcıyoruz”.

Bir ürünün hayatımızdaki rolü yalnızca ihtiyaçlarımızı karşılaması üzerinden yorumlanırsa eksik kalır. Ürünün maneviyatı da kıymetini belirler. Kullanıcı-ürün etkileşimini yeniden düşünmek ve ürüne dair bilgi aktarımını sağlamak tasarım ile yapılabilir. Kullanıcının sürece müdahalesi, ayırdığı vakit ve gözlemleri ürünü “tanıdık” kılan etkenlerdir. Pasifleştirilmiş bir toplumun içerisinde bilginin sürdürülebilirliği ancak dahil olmak ile gerçekleştirilebilir. Tasarım, bilginin aktarılmasında bir araç ve kullanıcı alışkanlıklarının değişmesinde etkili bir aktöre dönüşebilir.

Bu metin, İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde, Öğretim Görevlisi Dilek Öztürk yürütücülüğünde, IND 324 Tasarım Yazarlığı ve Editörlüğü dersi kapsamında üretilmiştir.
Yazıda bahsi geçen projenin yer aldığı Ters-Yüz: İhtimalleri yeniden düşünmek sergisi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü 2019 yılı mezuniyet projesi kapsamında, Ahmet Sertaç Öztürk, Berkan Kaplan, Can Altay, Gizem Öz, Özlem Er ve Yeşim Eröktem yürütücülüğünde gerçekleştirilmiştir. 
Yukarı