Can Koçak ve Vera Sacchetti
Okullar Okulu adını taşıyan 4. İstanbul Tasarım Bienali’nin, mimar Aslı Çiçek ve ürün tasarımcısı Lukas Wegwerth’in işbirliğinden doğan sergi malzemeleri ve senografisi şu sıralar yapım aşamasında. Wegwerth’in III+1 sistemi ve Çiçek’in sergi tasarımındaki engin deneyiminden faydalanan bienal senografisi, birbirinden farklı altı mekâna yayılacak, ana sergiye ev sahipliği yapacak bu alanları bir araya getirecek. İşleri hakkında daha fazla bilgi edinmek, işbirliklerinin nereye evrildiğini öğrenmek için Çiçek ve Wegwerth’le konuştuk.
Can Koçak: Okullar Okulu sürecine nasıl dahil oldunuz?
Aslı Çiçek: Brüksel’de yaşıyorum, orada çalışıyorum. 20 sene kadar önce, liseyi bitirdikten sonra İstanbul’dan ayrıldım. Münih’te Güzel Sanatlar Akademisi’nde okudum. Sonrasında uzun süre mimarlık bürolarında çalıştım. Dört yıl önce de Europale Türkiye Festivali üzerinden ilk defa kendi işim olan sergi tasarımını yaptım, Brüksel’de bulunan BOZAR’da. İki sergi yapmıştım, biri Türkiye’nin tarihini arkeolojik eserler üzerinden okuyan Anatolia, diğeri ise Ara Güler, Ali Taptık ve Ahmet Polat’ın işlerine yer veren Imagine Istanbul. Böylelikle tasarımın o tarafına girmiş oldum, sergi tasarımları birbirini izledi. Sanıyorum [4. İstanbul Tasarım Bienali küratörü] Jan Boelen de bu süreci takip ediyordu. Beni hem doğma büyüme İstanbullu olduğum, hem de Brüksel’de sergi tasarımı üzerine çalıştığım için davet etmeyi düşündüğünü tahmin ediyorum.
İstanbul Tasarım Bienali’nin sergi tasarımı benim için farklı. Normalde bütün vitrinleri, göstereceğimiz her türlü elemanı içerikten yola çıkarak kendim tasarlıyorum. Bu sefer Jan, baştan itibaren OpenStructures’la, Lukas Wegwerth ve onun III+1 strüktürleriyle çalışacağımızı söyledi. Dolayısıyla ilk defa başka birinin strüktürüyle çalışacağım, beraber geliştireceğiz ve 6 mekâna yayacağız.

Vera Sacchetti: III+1 sistemi ve sergilerdeki kullanımları hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?
Lukas Wegwerth: Sistemimiz daha önce Milano’daki Salone del Mobile, Design Miami ve Art Basel gibi birçok mekândaki sergide kullanıldı, sanatçılar ve yayıncıların işlerini sergilemenin yanı sıra rahatlamak ya da konuşmalar düzenlemek için geçici alanlar sağladı. Sistemin modülerliği ve minik bir iskemleden koca bir eve kadar her ölçekte kurulabilme potansiyeli sayesinde, Jan Boelen tarafından, Aslı Çiçek’le birlikte altı mekâna hem ortak bir kimlik hem de çeşitlilik katmak için çağırıldık. III+1’in modüler bir sistem olarak avantajı, sürekli gelişmesi. Yapıya ekleme ya da çıkarma yaparak sergilerin genel görünümünü ya da kurulumunu rahatlıkla değiştirebilirsiniz.
CK: 4. İstanbul Tasarım Bienali’nin sergi tasarımı hangi aşamada?
AÇ: Şu anki aşamada birkaç tipoloji, birkaç eleman belirledik. Bu elemanların hepsi konuya ve mekân mimarisine göre yerleştirilecek. Masa, bank, raf sistemi gibi yapılar var. Belirlenen konulardan ilham alarak, kullanılacakları mekânlarla ilişkilerini göz önüne alarak bu yapılar üzerinden kompozisyonlar yaptık. Elemanların ne olacağını ve boyutları Lukas’la birlikte belirledik, zaten modüler bir sistem. Onları 6 mekâna dağıtma aşamasındayız.
LW: Şu an kullanılacak farklı elemanların tasarımlarını tamamlama, ayrıntılarını belirleme aşamasındayız. Masalar, iskemleler ve raflara belki bazı özel elemanlar da eklenebilir. Sergi tasarımı için talep arttıkça, her biri için özgün bir kimlik bulmak zorlaşıyor. Aynı elemanlar, bağlantı aparatları ya da borular kullanılabilir, ama boyutlar ve kuruluş biçimleriyle biraz oynadığımızda iş ilginçleşmeye başlıyor. Olabildiğince az, fazlasıyla belirli ya da bir kalıp üzerinden sınırlı sayıda eleman kullanmak gibi. Ayrıca çalıştığımız her sergi, kimi zaman yeni bağlantılar tasarlamayı gerektiren özel istekleri beraberinde getiriyor. Bir diğer zorluk, yerel üretimle ilgili. Bu sefer sistem başka biri tarafından, bizden bağımsız olarak Türkiye’de üretilecek. İşin içine yerel üreticiler girdiğinde farklı standartlar, şirket büyüklüğü ve diğer etmenler söz konusu olduğu için her seferinde kaplamada ufak sapmalar söz konusu oluyor.

CK: Bu sürecin ilerleyen aşamalarında sizi ne bekliyor, nasıl fay hatları öngörüyorsunuz?
AÇ: Bütün mekânlar konuşulduktan, uygulamalar biraz daha somutlaştıktan sonra önemli bir an, fiziksel olarak hangi tip işleri göstereceğimizi, mekânda örneğin bir bardak tasarımı mı ya da dijital bir tasarım mı olacağını içeren listenin tamamlanması. Ona göre bizim vitrinlerimiz, platformlarımız da değişecek. Onunla paralel giden bir fay hattı, grafik sunum. O da sergi mimarisinden ayrı düşünülebilecek bir şey değil, birbiriyle uyum hâlinde olmalı. İkisinin buluştuğu nokta da önemli bir an olacak, çünkü bunlar birbirine karşı çıkmadan, birbirini destekleyecek şekilde çalışacak iki farklı konsept. Teknik olarak da bazı fay hatları var tabii. Anlattığımız bu modüler sistemin hatasız uygulanması için montajı uygulayacak kişilerin katılacağı atölyeler düzenlenecek. Onun otomatikleşmesi çok önemli, hepsinin sorunsuz ilerlemesi lazım.
CK: Bienal sonrası için planınız nedir? Önerdiğiniz yöntem uzun vadede sergi tasarımı için bir modele dönüşebilir mi?
AÇ: Bienal çerçevesinde yaptığımız bu uygulama, ilerleyen dönemlerde tasarlanacak farklı sergilerde bir model olarak kullanılabilir. Hatta hayli başarılı bir model de olabilir, çünkü başka bağlamlarda hâlihazırda kullanıldı. Dolayısıyla burada böyle bir deneme söz konusu. Sergi tasarımında ne kadar bir yöntem haline geleceğini bilemiyorum, ama şu anki çalışma sistemimiz bunu öngörüyor.

VS: III+1 sistemi için sırada ne var?
LW: Bu sıralar sistemin farklı uygulamalarını görüyoruz, bu da bizi çok heyecanlandırıyor. Gelecekte daha fazla insanın bize kendi fikriyle gelmesini, sistemi kullanarak bir şeyler inşa etmenin ya da sistemi geliştirmenin farklı yollarını sunmasını isteriz. Sayısız keşif olasılığı sunduğu için bunu bu tür değişen ve geniş çaplı işbirlikleri aracılığıyla geliştirmekten memnuniyet duyarız. İnsanlar, eşzamanlı gelişmeler ve projeden projeye gerçekleştirilen fikir alışverişlerinden çok şey öğrenebiliyor. Tabii biz de onlardan çok şey öğreniyoruz. Esneyebilen borular, farklı kaplamalar, oranlar... Hepsi sisteme katkıda bulunacak, onu şekillendirecek. Sistemin zamanla değiştiğini ve geliştiğini, tamamen farklı bağlamlarda birleştirici bir unsur olmaya başladığını gördüğümüz için çok mutluyuz.