PDF GÜNCE

Ekolojik Şifacılar: Hevsel’in Kadınları

Kadınlar yüzyıllardır farklı biçimlerde bilgi ve deneyim üretmişlerdir. Ancak, erkek merkezli bilim anlayışı kadın deneyimlerini büyük anlatıların içinde önemsizleştirmiştir. (1)

1: N. Gamze Toksoy, “‘Dünyayı Yeniden Dokumak’ Shiva ve Mies’den Ekofeminizm”, Fe Dergi 13, no. 1 (2021), 101-106.

Kimdir bu kadınlar?

-Hevsel Bahçeleri’nin kadın emekçileri ile rastlaştı yolum.

Diyarbakır Suriçi’nde gezerken gördüm bu kadınları. İki kadın oturmuş yol üstünde… Önlerinde poşetler… Poşetlerde misler gibi kokan otlar…

-Nedir bu kokan otlar? Nane mi? Yarpuz mu?

Kadınlardan biri cevap vermek için döndü. Dönmesi ile fark ettim sırtındakini. Bordo yeleğinde beyaz ipliklerle dikilmiş iki ilmek… Dikmeye çalışmış sırtındaki söküğü. Kim bilir sırtındaki yükleriydi belki de diktiği…

-Neydi beni bu kadar çeken? Her seferinde oradan geçmeme rağmen bir flash gibi…Kimdir bu kadınlar?

-Bir ses: Hevsel’in Kadınları! Toprak Analar!

Sabahın erken saatlerinde Hevsel Bahçeleri’ne gidip bütün zamanını ailesi ile birlikte tarlada geçiren, çocuklarını tarlada büyüten ve Sur çevresindeki mahallelerde yaşayan, toprak analar ve aynı zamanda kentli kadınlar. Tarım işçisi olarak çalışan bu kadınlar, bahçeden elde ettiklerini Diyarbakır’ın tarihi Suriçi mahallelerinde satıp geçimini sağlayan farklı yaş ve kimliklerden olup kendi tarlasında çalışan, mevsimlik veya kiralık işçi olarak çalışan, yerli ve mülteci esnaf kadınlar. Köyden kente göç etmiş, Suriye Savaşı’ndan göç eden, farklı dil ve kültürlere sahip, yoksul mahallelerde oturan mülteci kadınlar, gündelikçi kadınlar, Toprak Analar!

Bir şiddet coğrafyası olarak gündemden hiç düşmeyen ve akıllarda böyle yer eden Diyarbakır kenti, yaşanan savaş ve bu savaş sonrası direnme biçimleri ile değişen kullanıcı kimlikleri ve olay örgüleri ile bize yeni sosyal bilgiler de öğretiyor aslında. Salt savaş coğrafyası olarak bilinen bu kentin doğa ile iç içe yaşanan bu bölümünde var olan görünmez direnme biçimleri, kadın aktörler aracılığıyla dirençliliği yeniden sorgulamanın elzem olduğunun kanıtıdır. Tarlada verilen mücadele, tarladan aldıkları ürünü satarken verdikleri mücadele, komisyoncularla verdikleri mücadele, erk iktidara karşı verdikleri mücadele.

Kent ve doğa arakesitinde yer alan bu kadın aktörlerin sahada verdikleri mücadelenin ne kadar az göründüğüne, bunun görünür olmasının elzem olduğuna, Hevsel Bahçeleri’nin üretici kadınların üretim pratiklerine, doğa ile kurdukları bağa, doğa sayesinde geliştirdikleri örgütlenme biçimlerine, doğanın onlardan aldıklarına, onların doğadan aldıklarına, bunu hangi kanallarla gördüğümüze ekofeminist kuram ile farklı bir perspektiften bakmak ve bu aktörlerin sosyal yaşamdaki rollerini ve katkılarını görünür kılmak mümkün müdür?

Aşefçi Kadınlar

Kelime anlamı; ekilen fidelerin fazlasını ayıklamak, fideyi dikmek gibi bahçe işlerine “Aşef ” bu işi yapan kadınlara ise “Aşefçi” denilir. Bahçelerde ekilen ürünlerin satışına dayalı bu kültürde bu ifade, daha çok Hevsel Bahçeleri’ndeki ürünleri ya da otları toplayan ve kentte satan kadınlara verilen ad olarak bilinmektedir. Aşefçi kadınlar yevmiye olarak çalıştıkları gibi bahçe sahibinin pazara götüremeyecek kadar kötü durumda olan meyve ve sebzeleri almada hak sahibidirler. Bahçenin bozumundan sonra arta kalan ürün yine Aşefçi kadınlara bırakılırdı. Buna da “Xerat” adı verilirdi. Aşefçi kadınlar sabahın serin olan erken saatlerinde çalışmaya başladıklarından öğle vakti işleri biter bahçe sahibinin onlara verdiği sebze ve meyveleri ya da Hevsel Bahçeleri’nde topladıkları reyhan, semizotu gibi otları sepetlerle sırtlarında taşıyarak Diyarbakır Balıkçılarbaşı semtinde bulunan Aşefçiler Pazarı’na getirip satarlardı.

Yukarı